Meta analiz nitel mi ?

Simge

New member
[color=]Meta Analiz Nitel mi? Kültürler Arası Bir Merakın Peşinde

Geçen hafta bir araştırma grubunda “Meta analiz nitel mi, nicel mi?” sorusu üzerine uzun bir tartışma döndü. Herkesin farklı bir fikri vardı. Kimisi “Tamamen niceldir, çünkü sayısal verilerle çalışır” dedi; kimisi “Hayır, nitel verilerin de meta analizi yapılabilir” diye karşı çıktı. O an fark ettim ki bu soru, sadece bir yöntem tartışması değil; aynı zamanda kültürlerin bilgiye, veriye ve anlam üretimine nasıl yaklaştığını da yansıtıyor.

Meta analiz, yüzeyde bilimsel bir terimdir ama derinlerde toplumsal değerler, cinsiyet rolleri ve kültürel normlarla yoğrulmuş bir araştırma pratiğidir.

---

[color=]Meta Analiz Nedir? “Verilerin Üzerine Bir Ayna Tutmak”

Basitçe ifade etmek gerekirse meta analiz, bir konuda yapılmış birçok araştırmanın sonuçlarını bir araya getirip genel bir tablo sunan yöntemdir. Genellikle nicel veriler üzerinden yürütülür, çünkü istatistiksel karşılaştırmalarla ortak sonuçlara ulaşmayı amaçlar. Ancak son yıllarda “nitel meta analiz” (veya meta-sentez) adında bir yaklaşım da gelişti; bu yöntem, sayılardan çok anlamları, deneyimleri ve anlatıları birleştiriyor.

Burada ilginç olan şu: Farklı kültürler meta analize farklı biçimlerde yaklaşır. Batı akademisi genellikle standardizasyon, ölçülebilirlik ve genellenebilirlik peşindedir. Doğu kültürleri ve küresel Güney’deki birçok akademisyen ise bağlam, hikâye ve insani anlamı öne çıkarır. Bu nedenle “meta analiz nitel mi?” sorusunun cevabı, sadece yönteme değil, kültürün bilime bakışına da bağlıdır.

---

[color=]Batı Bilim Geleneğinde Meta Analiz: Nesnelliğin Kalesi

Batı’da, özellikle ABD ve İngiltere’de meta analiz 20. yüzyılın ortalarından itibaren bilimsel güvenilirliğin simgesi haline geldi. Glass’ın 1976’daki öncü çalışması, meta analizi “bilimsel bilgi birikiminin en sistematik biçimi” olarak tanımladı.

Bu yaklaşımda amaç, bireysel çalışmalardaki farklılıkları azaltıp ortak bir etki büyüklüğü (effect size) hesaplamaktır.

Yani, duygular değil veriler konuşur.

Ancak bu yönüyle meta analiz, Batı’nın “nesnellik ideali”nin bir ürünü olarak eleştirildi. Feminist epistemolog Sandra Harding, bilginin toplumsal konumdan bağımsız olamayacağını savunarak bu tür yaklaşımların erkek merkezli ve bireyci bakış açısını pekiştirdiğini öne sürdü (Harding, 1986).

Yani, meta analiz yalnızca sayılardan ibaret değildir; arkasında bir değer sistemi, bir kültürel dünya görüşü yatar.

---

[color=]Doğu ve Küresel Güney Perspektifi: Anlamı Nicelikle Ölçmek Mümkün mü?

Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika akademilerinde meta analiz farklı bir renge bürünür. Burada nicel kesinlikten çok, bağlamın derinliği önemlidir.

Örneğin Japon araştırmacılar, “meta-sentez” yöntemini geliştirerek bireylerin deneyimlerini sistematik biçimde birleştirmeye çalışmışlardır. Bu yaklaşımda amaç, istatistiksel bir ortalama bulmak değil, farklı yaşam öykülerinin kesiştiği ortak temaları ortaya çıkarmaktır.

Benzer biçimde Türkiye’de de sosyal bilimlerde meta analiz, özellikle eğitim ve psikoloji alanlarında nitel yönüyle ele alınmaya başlanmıştır. Prof. Niyazi Karasar’ın metodoloji çalışmaları, bu iki yaklaşımı birleştirerek “karma meta analiz” modeline zemin hazırlamıştır.

Bu durum, bize kültürler arası epistemolojik bir farkı gösterir:

Batı “evrensel doğruluk” arar,

Doğu ise “ilişkisel anlam” peşindedir.

---

[color=]Cinsiyet Perspektifiyle Meta Analiz: Bilim Kimin Gözünden Yazılıyor?

Toplumsal cinsiyet, araştırma dünyasında da güçlü bir etkiye sahiptir.

Batı’da meta analiz, uzun süre erkek bilim insanlarının ürettiği standartlara göre şekillenmiştir. Nesnelliğin ön plana çıkarılması, duyguların ve sezgilerin dışlanması aslında erkeklik normlarının akademiye yansımasıdır.

Kadın araştırmacılar, özellikle 1990’lardan itibaren nitel meta analizle bu durumu sorgulamaya başladılar. Kadınların kolektif deneyimlerini, bakım emeğini, duygusal dayanışmayı görünür kılan çalışmalar, “veri”nin sadece sayıdan ibaret olmadığını gösterdi.

Bu anlamda kadınlar, toplumsal ilişkiler ve kültürel bağlamları merkeze alarak bilimin insani yanını güçlendirdiler.

Erkek araştırmacılar ise giderek daha çözüm odaklı ve metodolojik netlik peşinde olarak bu süreci tamamlayıcı bir rol üstlendiler.

Bu iki yaklaşım birleştiğinde, bilimin hem duyusal hem analitik yönü ortaya çıkıyor.

Forumda tartışmaya değer bir soru:

> “Bilimsel nesnellik, duygudan arınmak mı; yoksa farklı duygusal perspektifleri dengelemek mi demektir?”

---

[color=]Kültürlerarası Meta Analiz Örnekleri: Anlamın Sınırları

1. Kuzey Avrupa’da Eğitim Araştırmaları:

Finlandiya’daki meta analizler, veriye dayanır ama kültürel bağlamı da dışlamaz. Öğretmenlerin empatik yaklaşımlarının öğrencilerin performansına etkisini ölçerken, öğretmen-öğrenci ilişkilerini sosyolojik bağlamda da analiz ederler.

Bu, nitel ve nicel yöntemlerin dengeli bir birlikteliğidir.

2. Afrika’da Toplumsal Kalkınma Çalışmaları:

Güney Afrika’daki araştırmalarda meta analiz, sömürge sonrası kimlik sorunlarını anlamak için nitel yöntemlerle birleştirilir. İnsan hikâyeleri, istatistiksel verilerin yanında yer alır.

3. Latin Amerika’da Toplumsal Adalet Araştırmaları:

Brezilya’da Paulo Freire’nin etkisiyle geliştirilen eğitimsel meta analizler, sayısal sonuçlardan çok, toplumsal dönüşümün pratik etkilerine odaklanır. Bu, meta analizde “diyalog temelli bilimsellik” fikrini doğurmuştur.

Bu örnekler, bilimin kültürel olarak şekillendiğini gösterir. Meta analiz her toplumda aynı şey değildir; kullanılan dilden, değer sistemlerinden ve hatta kimlerin araştırma yaptığına kadar birçok unsur tarafından biçimlenir.

---

[color=]Kişisel Gözlemler ve Akademik Deneyim

Bir dönem uluslararası bir araştırma grubunda yer aldım. Avrupa’dan gelen araştırmacılar veri birleştirme algoritmalarıyla ilgilenirken, Asya kökenli akademisyenler katılımcıların yaşanmış hikâyelerine odaklanıyordu.

Ben o anda şunu fark ettim: Meta analiz bir köprüydü. Sayı ile hikâye, istatistik ile insanlık arasında bir denge noktasıydı.

Meta analiz, kültürler arası iletişimin bilimsel bir biçimi olabilir. Çünkü farklı kültürlerde üretilen bilgiyi tek bir sistemde buluşturur. Ancak bunu yaparken o bilgilerin bağlamını silerse, evrensel olmak yerine sömürgeci hale gelebilir.

Bu yüzden nitel boyutu anlamak, sadece “yöntem seçimi” değil, aynı zamanda etik bir sorumluluktur.

---

[color=]Sonuç: Meta Analiz Kültürel Bir Diyalogtur

Meta analiz nitel mi, nicel mi?

Teknik olarak her ikisi de olabilir; ama özünde, bu yöntem bilimin kültürel vicdanıdır.

Çünkü meta analiz, farklı araştırmaları tek bir potada eritmekle kalmaz; aynı zamanda kültürler, toplumsal cinsiyetler ve sınıflar arasında bir epistemolojik diyalog kurar.

Batı’nın sayılarla çizdiği harita ile Doğu’nun anlamla boyadığı resim, meta analizde buluşur.

Belki de bilimin geleceği, bu iki perspektifin birbirini dönüştürmesinde yatıyor.

Son olarak size şu soruyu bırakmak istiyorum:

> “Bilgiyi evrensel kılmak mı daha değerli, yoksa farklı kültürlerin bilgilerini yan yana koyup konuşmalarını sağlamak mı?”

---

Kaynaklar:

- Glass, G. (1976). Primary, Secondary, and Meta-Analysis of Research. Educational Researcher.

- Harding, S. (1986). The Science Question in Feminism. Cornell University Press.

- Karasar, N. (2012). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Nobel Yayıncılık.

- Freire, P. (1970). Pedagogy of the Oppressed. Continuum.

- Triandis, H. (1995). Individualism and Collectivism. Westview Press.
 
Üst